Sanatçılar: Ali İbrahim Öcal, Ahmet Duru, Ayşe Gül Süter, Melis Buyruk, Sadık Arı, Dikine Ongoing Project (Umut Sevgül ve Barbaros Kayan)
Küratör: Sezgi Abalı
Koordinatör: Bahar Güneş
Katalog yazısı: Murat Alat
Sergi fotoğrafları: Orhan Cem Çetin
Sergi basın bülteninden:
Adını Bertrand Russell, William Butler Yeats gibi yirminci yüzyılın tanınmış düşünür ve yazarları tarafından da söylendiği düşünülen; aslında İngiliz şair ve yazar Eden Phillpotts tarafından kaleme alınan 1918 tarihli bir kitapta rastlanan, “Evren duyularımızın keskinleşmesini sabırla bekleyen büyülü şeylerle doludur.” sözünden alan sergi; doğanın kendine has örüntülerinin, mekanizmalarının ve manzaralarının yorumlanarak sanat yapıtlarına dönüşme fikrini ve sürecini; zaman, emek, sabır ve detay kavramları üzerinden inceliyor.
Sergi mekana özgü uzun süreli performans ve video yerleştirmesi, resim, desen, heykel, mekana özgü yerleştirme gibi farklı teknik ve malzemelerle çalışan yedi sanatçının yapıtlarını bir araya getiriyor.
Doğanın önermelerine dikkat kesilerek yavaşlamaya, detaylarına mercek tutarak duyumsamaya; zaman, emek ve sabır kavramları etrafında birlikte düşünmeye bir davet niteliğinde olan sergide Ali İbrahim Öcal, Ahmet Duru, Ayşe Gül Süter, Melis Buyruk ve Sadık Arı’nın yeni ve yakın dönem yapıtları yer alırken Dikine Ongoing Project’in “Şey ve Tekrar” isimli mekana özgü uzun süreli performans ve video yerleştirmesi Umut Sevgül ve Barbaros Kayan tarafından gerçekleştiriliyor. Serginin küratörlüğünü Sezgi Abalı, koordinatörlüğünü ise Bahar Güneş üstleniyor.
Ali İbrahim Öcal üretim sürecinde resim, fotoğraf, heykel, yerleştirme, video ve doğa kökenli nesneler gibi farklı mecraları bir arada kullandığı, disiplinlerarası bir örgüde ilerleyen imgesel evrenler oluşturuyor. Evrensel, coğrafi ve yerel kültürel kodları olabildiğince içine alan; toprak, tohum, filizlenme, büyüme, yok olma, tekrar doğma gibi çok katmanlı imgeler bütününü kapsayan işler üreten sanatçı, sergide izleyiciyi bir coğrafyanın deneyimine çağırıyor.
Ahmet Duru doğanın makro ve mikro manzaralarını farklı anlatım biçimleriyle sunarken, üretiminde çoğunlukla doğada yaptığı uzun yürüyüşlerden ve gözlemlerden yararlanıyor. Duru’nun sergideki işlerinde doğanın kendine has takviminin ve mevsim döngülerinin izlerini sürerken, bitkilerin varlıklarını sürdürebilmek için geliştirdikleri yöntemler hakkında düşünmeye başlıyoruz.
Dünyanın çeşitli yerlerinde konuk sanatçı olarak davet edildiği bilim laboratuvarlarında yaşamı değişik organizmalar üzerinden farklı ölçeklerde inceleme fırsatı bulan Ayşe Gül Süter, yapıtlarında bilimsel verileri yeni medya teknolojileri ve geleneksel sanat teknikleriyle birleştiriyor. Hareket, ışık, zaman ve mekan arasında başlattığı diyaloglar, yeni formlara ve duyusal deneyim alanlarına dönüşüyor. Süter’in Kalyon Kültür’ün yer aldığı Taş Konak’ın büyük salonunda sergilenen Mikro Küreler serisi, ışık ve renk temelli bir cam enstalasyonundan ve insan hücrelerinin üzerinde gerçekleşmiş bir uçuş simülasyon videosundan oluşuyor.
Detaylı seramik çalışmalarıyla bilinen Melis Buyruk; bitki, hayvan ve insanı tanımsızlaşan formlarda ve ters yüz olmuş bir hiyerarşide bir araya getirdiği yapıtlarında, birbirini tekrar eden dokular ve biçimlerle yeni yaşam alanları yaratıyor. Sabırla Bekleyen Büyülü Şeyler sergisinde yer alan heykellerindeki gerçekçi ama bir yönüyle de illüzyonist estetik, gerçeküstü rüyalara bağlantılar açıyor. Buyruk’un malzeme, renk ve konu seçimi kültürel referanslar ortaya koyarken, izleyiciyi hep gözünün önünde olan canlılara dair ön kabullerini yeniden düşünmeye sevk ediyor.
Sadık Arı, bilimsel illüstrasyonların bakış açısını benimseyen üretiminde insan eylemlerini anlamak için doğaya bakarken, insanın var olurken diğer canlılara galip gelme iştahının yol açtığı talanla ilgileniyor. Arı’nın sergide yer alan detaylı desenlerinde, insanın vahşi olanı tanımlama arayışına ve ona karşı verdiği ehlileştirme çabasına direnen bir düşüncenin izlerini sürüyoruz.
Dikine Ongoing Project’in sergi kapsamında yer alacak “Şey ve Tekrar” isimli mekana özgü uzun süreli performans ve video yerleştirmesi Umut Sevgül ve Barbaros Kayan tarafından gerçekleştiriliyor.
Performans Hakkında:
Eski tarihli gazeteleri dönüştürerek bir tanesi bir avuca sığabilecek boyuttaki kürelerle üretilen tesbih, kürelerin teker teker ipe dizilmesiyle mekana yerleştirilir. Tekrarları birbirine bağlayanın ne olduğu sorusu yola çıkar. Kürelerin üretimi mekandaki hammadde ve araçların bulunduğu istasyonlarda devam ederken, sergi alanının karşılıklı iki odası arasındaki harekette süreksizlik, geçicilik ve yersizlik kavramlarının okumaları gerçekleştirilir. İstasyonlardaki malzemelerin döngüsü, maddenin tabiatı gereği gerçek sürede gerçekleşir. Sessizliğin hareketinin, hareketin mekan ve madde ile diyaloğunun dolaysız yörüngesinde, omurganın belleğinden geçen bilginin izi sürülür.
Uzun süreli performans sürecinden gelen video bellek, performansçı mekandan çıktıktan sonra geride bırakılan malzemelerin dizilimi ve mekanın belleğindeki hareketin izdüşümleri üzerinden yerleştirilir. Hacmin iletkenliğinde hareketine devam eden görüntünün malzemeyle karşılaşması ile gerçek / hiper-gerçek mekanları haritalandırır. Belirli günlerde canlı akışta paylaşılacak görüntü ile performansçı mekana bakışını bu harita ile gerçekleştirirken ziyaretçiyle boşluğun temasında tekrar karşılaşır.
Performansın 30 gün süreyle canlı gerçekleşecek ilk aşamasından gelen video kayıtları, ikinci aşamada mekana yerleştirilerek, zaman ve belleğe dair okumalarını mekanla kurduğu ilişki üzerinden sürdürmeyi planlıyor. Performans bütününde, hareketin mekan ve madde ile diyaloğunun ve omurganın belleğinden geçen bir bilginin izini sürüyor.
* Bertrand Russell, W. B. Yeats gibi yirminci yüzyılın tanınmış düşünür ve yazarları tarafından da söylenildiği düşünülen alıntıya, İngiliz şair ve yazar Eden Phillpotts tarafından kaleme alınan 1918 tarihli A Shadow Passes başlıklı kitapta rastlanmaktadır.