Yaşamda rastlantısal olarak gerçekleştiği düşünülen olaylar karşısında kullandığımız tesadüf eseri deyişinin etimolojik kökenine baktığımızda; Arapça buluşma, çakışma anlamlarına gelen taṣāduf kelimesinden gelen tesadüf ve iz, işaret, başyapıt anlamlarına gelen as̠ar kelimesinden gelen eser kelimelerinin birlikteliğinden doğduğunu görürüz.
Tesadüf Eseri başlıklı yapıt buluntu bir fotoğraftan oluşur. 2000’lerin başında İstanbul’da bir antika dükkanında karşılaştığım el yapımı ahşap çerçeveli, 1896/97 tarihli bu fotoğraf için poz veren on dört kişinin üniformalarından demiryolu çalışanları oldukları varsayılabilir.
Yapıt, fotoğrafın görünen tarafıyla sınırlı olmadığını, çekilip çerçevelendiği tarihten yaklaşık yüz yıl sonra tesadüfen keşfetmemle başlar. İsmini bilmediğim fotoğrafçının, yaşadığı ve ürettiği dönemden çok uzak, belki de hiç karşılaşmayacağı zamanlara, mekanlara, kişilere ve ihtimallere güvenerek geliştirdiği oyun; ahşap çerçevenin arka yüzeyine kaplı kağıdın bir gün yırtılmasıyla başlar. Karşılaşmalara dikkat kesilip, gizlerini açığa çıkarmaları için sabrettiğinizde, zamanın izleri kendiliğinden belirir ve tesadüf eserlerine dönüşürler.